Konyaspor’da Nzonzi’nin yerine Uğurcan, sakat olan Guilherme’nin yerine de genç Yasir Subaşı görev aldı…
“Yasır Subaşı” demişken, ilk 45’in uzatmalarında kaleye giden bir şutu kafayla çıkardı ve Trabzon takımının öne geçmesine mani oldu…
Konyaspor’da Mireç ve Uğurcan haftalar sonra ilk 11’de kendilerine yer buldular.
x
İki takımın ruh haline bakınca, itiraf etmeliyim ki, biri “ezen” evsahibi, diğeri de “ezilen” konuk takımın mücadelesini izleyeceğimi zannetmiştim…
Ancak ilk yarının hemen hemen tamamında “ezen” Konyaspor, “ezilen” ise Trabzonspor oldu…
Yeşil-beazlılar müthiş bir ilk yarı oynadılar…
Maçın ilk ciddi gol girişimi de Konyaspor’dan geldi…
Trabzonspor savunmasını karıştıran, ayağına aldığı her topla kimseye selam sabah vermeden rakip kaleye inen Marlos Mareno’nun 10. Dakikada attığı şut, iyi oyunun müjdecisi oldu…
Marlos, ilk 45’te müthiş oynadı…
Geçişlerde ve topla driplinglerde Trabzonspor savunmasını inanılmaz rahatsız etti…
Marlos oyuna kattığı dinamizm ve aksiyon ile arkadaşlarını uyandırdı…
Dripling becerisi ile de evsahibi takımın savunmasının tüm ayarlarını bozdu…
Diğeri ise Konyasporlu oyuncuların geniş alanda yaptığı baskıydı…
Böylece Trabzonlulara hemen hiç hareket alanı bırakmadı…
Varlığını, daha doğrusu ölmediğini kelimenin tam anlamıyla Trabzon’da dikte etti…
Öte yandan kaleci Paul’dan en uçtaki Sokol’a kadar, bütün takımın performansı ise bana göre bir başkaldırıydı…
Ancak, futbolda hak eden değil, şansı olan kazandı…
Bana göre maçın kader anlarından birisi 28’de Calvo’nun direkten dışarı çıkan topuydu…
O top içeri girseydi, skor böyle mi olurdu?
Bilemiyorum…
Trabzon’daki bu oyunun Hakan Keleş’le de alakası yok…
Adını koyamadığımız bir mücadele vardı sahada…
Konyaspor Hakan Keleş ile kan kaybetmeye devam ediyor!
Konyaspor gibi süper lig ekibinin hocası Hakan Keleş olmamalıydı…
Fatih Özgökçen’in başkan olduğu bir yerde, Hakan Keleş’in hoca olmasını çokta yadırgamamak lazım…
Böyle başa böyle tarak!
Konyaspor, freni tutmayan, balataları sıyrılmış bir kamyon gibi yokuş aşağı giderken, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi teknik adamını da getirseniz de, bu yokuş aşağı gidişi önleyemezsiniz!
O da ayrı bir sorun…
Çünkü, kayık su alıyor…
Dolayısıyla kaptanın, yani Hakan Keleş’in çabalaması da beyhude…
Bu maç Trabzonspor’un olduğu kadar, Konyaspor’un da hakkıydı, ama kazanan evsahibi takım oldu…
x
Hem zihinsel, hem fiziksel, ama en önemlisi de parasal sorunlar nedeniyle, futbol oynamaya mecali kalmayan yeşil-beyazlı formalı çocuklar, hayatlarının önemli bir bölümü futboldan ibaret olan Trabzonspor’a karşı ellerinden geleni yaptılar…
Doğru konuşmak gerekirse, Trabzonspor penceresinden bakıldığı zaman “gavur azabı” gibi bir maçtı…
Sahaya kaybetmemek için çıkan Konyaspor’un oyuncu grubu, kendilerine olan özgüvenlerini, yenilmiş olsalar da tazelemeyi bildiler…
Maçın olayı bana göre Trabzonspor’un uzun adamı Paul Onuachu’nun attığı ikinci gol…
Atların kızdıkları zaman savurdukları çifte gibi bir vuruşla Konyaspor kalecisi Paul’u çaresiz bıraktı Nijeryalı oyuncu…
Hem Trabzonspor’un umutlarını artırdı, hem de kendisini sahaya sürenleri mahcup etmedi…
Sonuçta iyi oynayan Konyaspor kaybetti, vasatın üstüne çıkamayan Trabzonspor kazandı.
x
KONYASPOR’DA YARA DERİN
Tarihinin belki de “en büyük kaosuna” yuvarlanıp “kader maçları” oynamaya başlayan Konyaspor’un, Pendik, Adana Demirspor ve Karagümrük hezimetlerinden sonra, ortalıkta görünmeyen, ama yönetim toplatılarını “çağ kebabı” ziyafeti ile toplantı ya da yemek sonrası oturulan “okey masası” keyfiyle taçlandıran Fatih Özgökçen, çok merak ediyorum başını yastığa koyduğu zaman rahat uyuyabiliyor mu?
x
Konyaspor seyircisinin ya da taraftarının kazanılan maçlardan sonra yüzünü gördükleri ve söylediklerine inanıp “çok yaşa başkan” diye bağırlarına bastıkları Fatih Özgökçen’in samimi olmadığını anladıklarında da iş işten geçmiş, kader ağlarını çoktan örmüştü…
Geçte olsa anladılar şehri yönetenler, camianın ileri gelenleri ve taraftarlar, eğri ağacın doğru gölgesi olmayacağını…
Sonrasında da yol verdiler Konyaspor’un geleceğine “ipotek koyan” Fatih Özgökçen’e.
x
Konyaspor kulübü, Pendikspor, Adana Demirspor ve Karagümrükspor maçlarında kaybettiği puanlar nedeniyle koskoca şehire “kan ağlatırken” atamayla gelen başkanın, hiçbir şey olmamış tavırları ise bu kulübe gönül verenleri daha çok çileden çıkardı.
x
İş ve özel hayatı, başta ben olmak üzere, kimseyi zerre ilgilendirmez, ama sorumlu olduğu Konyaspor kulübünün sıkıntılı günlerinde bu kadar rahat olması ve Konyaspor’da yaşananların umurunda olmaması, 2,5 milyonluk bir şehri ve bu şehrin yöneticileri ile özellikle de kendisine bu göreve getiren Murat Kurum’u ilgilendirir mi?
Elbette ilgilendirir.
x
Konya’da, özellikle de spor camiasında kimsenin tanımadığı Fatih Özgökçen, kısa sürede “Konyaspor” gibi, bu şehrin dünyaya açılan penceresi ile sihirli bir güce ulaşmışsa ve Konyaspor’dan aldığı o gücü Konyaspor’a değil de, kendine, yani ününe ün olarak katmışsa, bunun hesabı genel kurul salonunda kendisine sorulmalıdır!
x
Konyaspor kulübü “enkaz”a dönüşürken, taraftarları “kahır”, oyuncular alacaklarından dolayı kulübe “ihtar” çekerken, Fatih Özgökçen bütün tanınırlığını, saygınlığını kazandığı Konyaspor kulübünü adım adım uçurumun eşiğine getirdi…
Hem de göz göre göre…
Şimdi soruyorum; bu ihanet değil de ne?
x
Konyaspor Fatih Özgökçen ile hem “zaman” hem “itibar” hem de değer kaybetti…
Yaşadığı travma ve borcun 800 milyonu bulması da cabası…
Konyaspor kulübü, geçte olsa Fatih Özgökçen
“kambur”undan kurtulmaya kurtulacak, ama içerisinde bulunduğu travmatik ve ekonomik bunalımdan nasıl kurtulacak?
Bütün mesele bu…
Haksız mıyım?